İşitme Engelliler Eğitimi
• Doğal İşitsel / Sözel Yaklaşım
Bu yöntem, işitme engelli çocukların da ana dillerini aynı işiten çocuklar gibi kazanabileceğini ve etkileşimci bir ortam sağlandığında, daha yavaş hızda fakat işiten çocuklar gibi dili edinebileceklerini savunmuştur. Doğal İşitsel / Sözel Yaklaşım için işitme cihazlarının kullanımı, bir önkoşuldur. İşitme cihazlarının en iyi durumda kullanımı, işitmenin maksimum kullanımı için yine bir ön koşuldur. Bu çocukların yerleştirildiği eğitim ortamlarında işitme kalıntısının gerçekten maksimum düzeyde kullanılıyor olması için gereken tedbirlerin alınması gerektiğini savunur.
• Yapısal Sözel / Oral Yöntem
Bu yöntemde, dilin öğretilebileceği ve öğretilmesi gerektiği düşüncesi ile yapılandırılmış dil, belli kalıplar ile ve belli bir sıra ile çocuklara öğretilmektedir. Bu yapılandırma, konuşma eğitimi, eklemleme çalışmaları, işitme eğitimi, dudak okuma eğitimi, dil ve okuma eğitimi başlıkları altında çeşitli çalışmaların tümünü kapsamaktadır. Çalışmalar, dilin öğretilmesi gerektiği düşüncesine göre yürütülür.
• İşitsel Yaklaşım / Tek Duyulu Yöntem
Sözel iletişim eğitiminin yalnız işitme ile başarılacağını savunan bu yöntemin amacı, işitmeyi erken yaşlarda işitme engelli çocuğun kişiliği ile bütünleştirmektir. Bunun için işitme kaybı çok küçük yaştan tanılanmalı ve derhal çocuk cihazlandırılmalıdır. Doğal İşitsel / Sözel Yaklaşımdan en önemli farkı, eğitimde dudak okumaya yer vermemesi ve yalnızca cihazlandırılmış olan işitme duyusunu hedef almasıdır.
İşitme eğitimi yapılırken uyulması gereken bazı kurallar ve ilkeler vardır. Bunlar;
• İşitme engelli diye bilinen her çocukta bir işitme kalıntısı vardır ve ondan yararlanılabilir.
• İşitme kaybı ne denli fazla olursa olsun her çocuk işitme eğitimine alınmalıdır.
• İşitme eğitimine olanakların el verdiği oranda erken başlanmalıdır.
• İşitme eğitimini planlanması ve uygulanmasında bireyselleştirmeye özen gösterilmelidir. Birbirinin aynısı işitme eğrisi veren çocuk bulmak güçtür. Böyle olsa dahi bu iki çocuğun diğer etmenlerden ötürü işitme eğitiminden yaralanma dereceleri farklı olacaktır. Bunu yeterince dikkate alabilmek için çocuğun iyi tanınması gerekir. İşitme ölçümleri belirli aralıklarla yinelenmeli, işitme eğrileri yinelenmelidir.
• İşitme eğitiminin kulak yoluyla yapılması temel sayılırsa da diğer duyularla desteklenmesinde yarar vardır.
• İşitme eğitiminin küçük çocuklarda oyun biçiminde, yaş ilerleyip okula başlayınca ünite ve diğer okul çalışmalarına bağlı olarak ele alınıp yürütülmesinde yarar vardır.
• İşitme eğitiminde çocuklara genellikle okul, öğretmen ya da bir yetişkin tarafından planlanan seslerin verilmesi olağan ise sıra çocuklara kendi istedikleri sesleri dinleme,duyma fırsatı verilmelidir. Hatta bu bazen yaratılmalıdır.
• Çalışmaları önceleri doğa ya da araç seslerini ayırdetme biçiminde başlanmalı sonradan konuşma seslerine geçilmelidir.
• Doğal seslerden en iyi biçimde yararlanma fırsat ve olanakları kollanmalıdır. Bir uçağın ani geçişi tren korna sesi, gök gürültüsü, zil çalması, rüzgar esmesi, çaydanlığın kaynaması, ustaların tıkırtısı, her türlü makinadan çıkan seslerin oluştuğu anda yararlanılması yararlı olur.
• Seslerden doğal olarak yararlanma olanağı bulunmadığından ki her zaman olmayabilir, sesin depolama özelliğinden yararlanılmalıdır. Ses kayıtları bu amaçla biriktirilmeli, yeri geldiğinde kullanılmalıdır.
• Yardımcı işitme araçlarından yararlanılmalıdır. Hangi çocuğun hangi tür işitme aracından yararlanabileceği ilgili uzmanlar saptar. Fakat bunun okulda, merkezlerde en verimli biçimde kullanılmasında uzman ve öğretmenin görevi büyüktür. Yardımcı araç çok bol kullanılmalıdır. Teyp, pikap, trompet, davul, tef, zil, boru, kaval, maşa düdük, piyano, diapozon, megafon, mikrofon, steteskop, video vb. araçlar burada sayılabilir.